Davidoff of Geneva, Manhattan
21.03.2019
Meşhur 11 Eylül saldırısından sonra, uzun yıllar yıkılan binaların olduğu yer, tamirat ve anıt yapımı için halka kapalıydı. Anıt alanında şimdi, yıkılan eski iki binanın yerine, iki adet anıt havuz ve One World Trade Center binası inşa edilmiş durumda. One World Trade Center şu anda New York'un en yüksek binası durumunda ve mimarı Burj Khalifa'nın da mimarı olan David Childs. Binanın tepesine turist olarak çıkabiliyorsunuz ve New York'a tepeden bakabiliyorsunuz. İçeride aynı zamanda restoranlar ve kafeler de mevcut. Anıt havuzların çevresi, saldırılarda hayatını kaybeden insanların isimleri ile bezenmiş. Havuzların olduğu alanda, eskiden koca iki gökdelenin olduğunu hayal etmek ilginiç. Bu alanda aynı zamanda, 2016 yılında açılan ve mimarı İspanyol Santiago Calatrava olan ve Oculus adı verilen bir metro giriş binası var. İşte tam bu alanın karşısına denk gelen yerde, 2014 yılında büyük bir renovasyon geçirdikten sonra, Oculus tarafındaki alt geçitle de giriş sağlanabilen, Brookfield Place adında bir AVM ve ofis merkezi açıldı. Eskiden Wall Street'de mukim, bilindik bazı finans firmasının da yeni yerleri haline geldi. AVM’de, aklınıza gelebilecek hemen, hemen bütün markalar mevcut. Bu mağazaların arasında da aynı zamanda bir de Davidoff of Geneva mevcut.
Davidoff of Geneva, Davidoff’un bundan birkaç sene evvel, başta kendi markaları olmak üzere, puro ve aksesuar satışlarını gerçekleştirmeye başladığı mağazalar zincirinin adı. Şimdi sadece küçük bir walk-in humidor büyüklüğünde olsa da ilk olarak Zürih Havaalanı’nda açmıştı bu konsepte sahip dükkanını. Seçenek de maalesef hem aksesuar hem puro açısından azaldı doğal olarak. Yani kısaca, Davidoff’un, Casa del Habanos’u olarak görebiliriz bu mağazaları.
Mekân, AVM’nin içinde, dolayısıyla kapalı mekanda. İçeri girdiğinizde ilk olarak karşınıza sıra sıra vitrinlerde, tabii ki Davidoff başta olmak üzere, farklı markaların aksesuarları çıkıyor. Bütün markaların en son model aksesuarlarına kadar hepsi mevcut. Gözünüzü ve aklınızı, bir vitrinden öbürüne kaybederken, ada vitrinlerden birinin arkasında walk-in humidoru görüyorsunuz. Aslında benim gözüm purolardan evvel, humidorun tavanından sarkan gerçek tütün yapraklarına takılınca humidoru farkettim. Birkaç ayda bir, kokuları geçmeye başladıktan sonra değiştirdikleri tütün yaprakları, humidora inanılmaz güzel bir hava ve içeri girdiğinizde farkına vardığınız, buram buram tütün kokusu kazandırmış.
Humidor, tavandan yere kadar 4 duvar puro ile dolu. Aklınıza gelebilecek her marka var, tabii ki Küba markaları hariç. Ama o kadar puronun arasında inanın zaten arayacağınızı pek sanmıyorum. Görevli arkadaş, oldukça bilgili ve inanılmaz yardımcı. Dolayısıyla puro üzerine kısa ve hoş bir sohbet ediyoruz. Belli aralıklara gerçekleştirdikleri puro seminerlerinden bahsediyor. Bu tarz dükkanların en güzel yanlarından biri, bilgi paylaşımının yüksek olduğu seminerler. Hele de bu seminerler, bahsettiği gibi Hendrik Kellner ya da Rocky Patel gibi duayenler tarafından veriliyorsa.
Mekânda üç adet tv mevcut, sesleri açık olmasa bile, birinde finans, birinde spor ve üçüncüsün de farklı bir kanal açık. Televizyonlara bakan çok yok. Salonun ortasında ada şeklinde, sırt sırta oturabilecek bir divan da mevcut. Tavan, endüstriyel boru tarzında bir ışıklandırmaya sahip. Oldukça rahatlatıcı bir ortam. Özellikle uzun bir uçuş sonrası, kafanızı dinleyebileceğiniz ve kendinizi toparlayabileceğiniz bir vaha. Mekân yaklaşık olarak en az 30 kişi ağırlayabilecek bir kapasiteye sahip. Havalandırması da oldukça iyi. Benim tüttürdüğüm esnada, benimle beraber 14-15 kişi civarı tüttüren olsa da, rahatsız edici dumanlı bir ortam kesinlikle yok. Ayrıca sinmiş, rahatsız edici bir koku da yok. Bu da havalandırmanın ne kadar yeterli olduğunun bir göstergesi.
Yavaş, yavaş puromun sonuna gelirken, kanımca yemek vakti olduğu için, diğer misafirler de bir bir purolarını bitirip kalkıyorlar. Çok fazla yeni gelen de olmayınca, mekân biraz daha rahatlıyor. Ben de puromu bitirdikten sonra yavaş yavaş yemek için oradan ayrılıyorum. Salondan çıkarken, sol tarafınızda, kiralayabileceğiniz humidorların yanında geçiyorsunuz, ki oldukça şık gözüküyorlar. Salon hem yer olarak, hem de ürünler açısından çok güzel, fakat lounge kısmında herhangi bir içecek yada yiyecek servisi yok. Lakin, dışarıdan yanınızda getirdiğiniz bir şey olursa da tüketmenize karşı çıkmıyorlar. Ben tüttürürken, yanında viski şişesi getirip açan bile oldu.
Yıkılan eski iki binanın olduğu alanın, anıt alan olarak halka açılması, Wall Street’i mutlaka görmek isteyen turistlere fazladan gezecek bir alan yaratmış. Şehrin bu tarafına Wall Street’i, bu anıt alanı ya da Özgürlük Anıtı’nı görüp, gezmek isteyenler için, sonrasında dinlenebilmek adına güzel bir mekân. Yalnız, dikkat edin, hafta arası genelde saat 20.00’de kapatıyorlar. Biraz erken olsa da, merak etmeyin New York’ta geç saatlere kadar açık puro tüttürmek için gidebilecek daha çok mekan var.
Keyifli tüttürmeler...